29 ay 10 gün
Kuzucuk bu ay sonunda 2,5 yaşında oluyor. Ofisi taşıdık. Artık Ostimliyik. Ankaralılar iyi bilir Ostimli olarak “Mega site” radyosu dinlemek farz artık bize. Arada bi ” Angaranın bağları büklüm büklüm yolları” ve “Dar geldi sana Angara” eşliğinde oynamadan çalışamıyoruz. Artık tikiler gibi ofise deil harbi sanayici gibi tükkana gidiyoruz. Arada bi sıkılınca ” İsmail Abi” gibi (leyla ile mecnun daki) metroya el sallıyoruz.
Ee ofisi taşıyınca işler biraz değişti tabi. Yol uzadı trafikte geçen saatler arttı. Kuzucuğu kreşe verme zorunluluğu çıktı. Uzun zamandır kreş bakıyorum ama iş ciddiye binince benimde içime taş gibi bişi oturdu. Bir tane kreşte karar kıldık ve eve en yakınlarda uygun olanı seçtik. Mira çok sevindi ama ben bu fikre nasıl alışacağım bilmiyorum. Kızımın her yeniliğinde bende travmatik bi durum oluyo. Yani ben onu alıştıracakken yakında o beni telkin edicek. “Bak annecim ben büyüyorum, okula gidicem tabi sende alışmalısın buna ” flan diyecek. Önce memeyi bıraktığında kendimi çok kötü hissetmiştim. Aramızdaki en özel bağ emmesiydi. Hadi tamam annesiyim flan ama emmesiyle ayrı bi bağımız olmuştu. Memeyi bıraktırma kararını kendim alsamda onun buna çok kolay alışması beni yıktı. Sonra odasını ayırdık onada ses etmedi. Kendimi terkedilmiş hissettim. (Gerçi şimdi her nekadar odasında hiç yatmayıp bizim yatakta 3 kişi uyusakta ben bu durumu çok seviyorum.) Sonra babasına düştü beni sallamamaya başladı, buna da kıskanmadım diyemem ama alıştım.
Şimdide kreş, evde ananesiyle veya babanesiyle bigün bile aklım kalmadan işe giderken hiç tanımadığım birilerine nası bırakıcam bilemiyorum. Orda napıcak ne yicek içicek, uyuyabilecekmi bilmiyorum. Huyu değişecekmi orayı sevebilecekmi bilmiyorum. Mira eminim çabuk alışıcak, herkese şirinlikler yapan bir maskot olucak. Ve bende kızım topluma mal oldu, artık herkes onu sevicek diye kendi kendime saçma sapan düşüncelere kapılcam. Sürekli onun adına karar alıyorum bazen mecburiyetten bazen keyfi. O kuzucumda kuzu kuzu uyuyo buna. Ben ondan daha çok etkileniyorum sonra. Bakalım hftaya pazartesi alıştırma turlarına başlıyoruz. İnşallah ikimizde çabuk alışırız.
miradan diyaloglar
Bursadan gelen dedeyle sohbet
– dedecim geçen gün kendipaykta patenle kayan kıc göydüm keşke benimde oysa dedim çok ücüldüüm. (kentparkta patenle kayan kzı görmüş keşke benimde olsa dedim- hangi dede bu cümleye dayanabilirki),
babası londrada olan mira babayı çok özler
– anne babamın kıyafetlerini öclediim. dolabına giycem çıkmıcam.
dedesi miraya para verirken anne hayır der.
– anne dedeye hayıy deyçen nası çkutuy alcaç ocaman (dedeye hayır dersen nası scooter alcaz ozaman)
babası şarkı söylerken bi anda
– baba sen aynı cimcimtekiy gibi çarkı çölüyon. (cimcimtekir pırtık tekir kitabında pırtık tekirin en kötü ve cırtlak sesli yavrusu)
anne: miracım ananen öğretmendi, ama şimdi çalışmasını bitirdi emekli oldu
mira: emeklesin ocaman niye hiç emeklemiyo.
daha bir sürü böyle diyalog varda unutuyorum. Hayal gücü çok kuvvetli sürekli oyuncakları konuşturma ve drama yaratma peşinde. Ufak tefek tiyatro oyunları oynama başladık. Tiyatroyu çok seviyor. Hala parmak emerek uyuyor ve biz daha bişi yapamadık. Bu arada çizimleri baya gelişti. Ben artık onun çizimlerinden esinleniyorum. İşte çizimlerden bazıları: