Cote d’Azur-1

Kaç aydır yazmamışım. Bu süre içinde neler oldu neler. Bizim hayatımız aynı, ama her sabah daha umutla uyanıyoruz o da yetiyo bize. Bu sıralarda işten o kadar boğuldum ki tatil anılarıyla başlayayım dedim. Bu yazımız babadan. Vakitsizlikten bu sefer ona yazdırdım:) Keyifli okumalar:

 

Cote d’Azur

Bu tatilimizi yapmak için en büyük neden olan sevgili arkadaşımız Serdar’a teşekkür ederek yazıya başlamak istiyorum. Serdar eğer Cannes’da olmasa sanırım bu tatili yapmak pek aklımıza gelmezdi. Bunun nedeni Cote d’Azur bölgesinin Türkiye’de pek popüler olmaması herhalde. Ancak biraz araştırınca çok güzel bir rota olduğunu hem tarihi hem doğal güzellikleri görme şansımız olduğu  anlayınca bu tatil için baya heveslendik.

 

Yolculuğumuzu Pegasus ile yaptık. Ankara aktarması da dahil Marsilya uçuşlarımız kişi başı 500 TL civarına geldi. Pegasus’u ailecek pek beğenmiyoruz. Uçuş sırasında koltuklarının dar olmasının yanı sıra yer hizmetleri genelde çok savsak oluyor ve rötarlı kalkışlar oluyor.

Ama bu uçuşumuzda haklarını yemiyelim. Valizlerimizi sağ salim kırmadan taşıdılar. Ve sadece İstanbul- Marsilya gidiş uçuşunda rötar oldu dönüşte tam zamanında geldi. Ayrıca kişi başı 20 kg taşıma hakkı verdiler bu fiyat dahilinde bu da gayet iyi bir miktar.

cote dazur

 

1 Temmuz Marsilya

Marsilya havalimanına pegasus ile gece 2 gibi vardık. Gördüğüm en dandik havalimanlarından biri bu. Tabi bu durum biraz da pegasus easy jet ve ryanair için ayrılmış derme çatma bir terminali kullanıyor olmamızdan kaynaklanıyordu. Belkide diğer terminalleri  güzeldir.

Neyse normal saatlerde havalimanına tren ve otobüs seferleri var ama gece geç gidince sadece bizim havaş tarzı çalışan adam başı 8 euroluk lüks otobüsler kalıyor. Bu otobüslerin durağına gidebilmek için bir 500 m kadar kapıdan çıkınca sağ tarafa doğru yürüyorsunuz. Tabela yok olanlarda Fransızca anlayamıyorsunuz. Bu otobüsler direkt Saint Charles tren istasyonuna çalışıyor. Bu nedenle otelimizi istasyona yakın olanlardan ve 24 saat açık rezervasyonu olanlardan seçtik. Rahat bir şekilde otele ulaştık ve kendimizi yatağa bıraktık.

Birçok Fransız filmine mekân olan St. Charles Gar’ı, şehrin yüksek tepelerinden biri üzerinde kurulu. Garı şehrin merkezine bağlayan Boulevard d’Athenes caddesine doğru alçalan toplam sayısı 104 olan merdivenlerden aşağıya bakınca tüm şehrin ayaklarınızın altında olduğu hissi veriyor. Normal saatlerde metro çıkışını kullanarak elinizdeki valizleri yürüyen merdivenlerden indirip çıkarabilirsiniz. Yoksa bu basamakları kullanacaksınız.

 

marseille4

 

 

Bu merdivenlerden aşağıya indiğinizde Boulevard d’Athenes Caddesinde ilerliyorsunuz cadde Le Canebiere caddesiyle kesişiyor. Üzerinde tramvayların da olduğu bu cadde doğruca marinaya inen bir cadde. Etrafında alış veriş yapılabilcek güzel yerler bulunuyor.

Bir liman şehri olan Marsilya, Provence-Cote d’Azur bölgesinin merkez şehri ve aynı zamanda bu bölgenin en büyük, Fransa’nın ise ikinci büyük şehri. Marsilya konumu itibariyle Akdeniz’deki eski Fransız sömürgelerinden çok sayıda göç almış. Öyle ki Fransızların bu bölgede azınlıkta olduğunu bile söyleyebiliriz. Tarihi M.Ö 600 yılına dayanan Marsilya, Akdeniz’in en büyük ticari limanına sahip.

Marsilya göç nedeniyle genel olarak çok kozmopolit bir şehir. Binalar yollar Fransanın genelini yansıtacak heybette ve temizlikte olsa da insan profili daha çok Afrika kıtasından. Çok fazla Türk restoranı var etrafta. Ara sokaklarda ilginç pazarlar ve dükkanlar bulabilirsiniz.

 

marseille1

Bizim çok fazla zamanımız olmadığından Marsilyada çok detaylı gezemedik. Bizim gibi zamanı az olanlara marinanın denize doğru bakarken sağ tarafında bulunan gezi trenlerine (petite train) binmelerini tavsiye ederiz. Tren dediysem dekoru öyle aslında bir traktörün çektiği minik vagonlar sadece. Bunu aynı fiyat olmak üzere Fransanın hangi şehrine gittiysek gördük. Ancak sadece Marsilya da denedik.

 

Kolajlar2

Bu tren iki ayrı tur yapıyor biz uzun olanına katıldık. Marinanın etrafını geçtikten sonra Basilique Notre Dame de la Garde’a doğru tırmanıyor. Bu sırada çok güzel ara sokakları ve manzarayı izleyebiliyorsunuz. Kliseye gelince inip bu bölgeyi gezip daha sonra bir sonraki tren ile geri dönebiliyorsunuz.  Bence kısa sürede şehri gezmek için en iyi yol. Trenle giderken hem marsilyanın ünlü katalan plajını hemde  Marsilya’nın hemen karşısında  Alexander Dumas’ın “Monte Cristo Kontu”nda da adı geçen Chauetou d’if  adasını görebiliyorsunuz.

Notre Dame Klisesi Marsilya’nın doğal en yüksek tepesinde kurulmuş. Manzarası bir harika  mutlaka görülmesi gereken bir yer.

 

marseille

 

2 Temmuz Cannes

Marsiya’dan Cannes’ tren ile geçtik. Fransa’da trenleri SNCF firması işletiyor. Trenler komşu ülkelere de sefer yapıyorlar. Genelde rotar yapmıyorlar. Gayet temiz ve güvenliler. Zaten Cote’d Azur bölgesinde Tren rayları deniz kıyısından gittiğinden dolayı hem en hızlı hemde en ucuz yolculuğu trenlerle yapabiliyorsunuz. Ayrıca manzara da harika. Sefer sıklıkları 15 dakika- 1 saat arasında değişiyor. İstasyondan bir tren saatleri kağıdı alırsanız veya akıllı telefonunuza SNCF applikasyonunu indiriseniz çok pratik yolculuk yapabilirsiniz. Biletlerinizi kredi kartı ile gişelerden veya makinelerden alıyorsunuz. Yer numarası yok bilet saati yok. biletler tüm gün geçerli bir yere gidiş dönüş bilet alıyorsunuz ve sonra istediğiniz saatteki trenleri kullanabiliyorsunuz. Hatta iş çıkış saatlerinde ayakta da kalabilirsiniz dikkat edin.

 

cannes

 

Cannes tatilimizdeki gezilecek yeri en az olan yerdi.  Ama bu bölgede ki en güzel kumsal plajlar Cannes ‘da. Yani denize girilecekse burada girilmeli. Tüm tatil boyunca konaklamamızı Serdarın evinde yaptık. Bulunduğumuz yer Cannes la Bocca diye geçen bir bölgeydi. Cannes merkezine sahilden 20-25 dakikada yürünebilecek bir mesafedeydeydik. Sahil kenarındaydık. Sahile yakın olmak çok avantajlı çünkü sahil sabah ve akşam dolu. Fransızlar sabah yüzüp akşam da sahilde piknik yapıyorlar. Bu nedenle sürekli canlı ve hareketli.

İlk olarak Cannes Film Festivalinin yapıldığı Palais des Festivals et des Congrès’i gezdik. Her ne kadar tadilat olsa da kırmızı halıyı ve ünlülerin el izlerini keyifle izledik. En güzeli obi van kenobi ile karşılaşıp fotoğraf çektirmek oldu.

 

cannes1

Cannes da daha doğrusu Fransa da mutlaka pastaneleri deneyin. Gerçekten çok başarılılar. Ne alsanız güzel ve taze çıkıyor.  Alışveriş meraklıları için ünlü markaların mağazalarının bulunduğu sahil boyu La Croisette ve ünlü alışveriş caddesi Rue D’Antibes i önerebiliriz. Ayrıca,  dar sokakları ile Le Suquet (Eski Cannes) bölgesinde de güzel butik dükkanlar bulunmakta.

Biz Cannes’dayken Azerbaycan haftasıydı. Azerilerin yaptığı 30 dakikalık azeri müziği eşliğindeki havai fişek gösterisi bizi gerçekten büyüledi. 9. evlilik yıldönümümüzü bu saye de havayi fişeklerle kutlamış olduk. Bu havayi fişek gösterisi aslında pyrotechnics adındaki bir festival. Yarışma tarzındaki bu festivalde farklı ülkeler kendi gösterilerini yapıyorlar ve en iyisi seçiliyor. Azerilerin yaptığı bu yarışmaya dahil değildi. Ancak onlardan eksik kalır da değildi. Hem müzükleri gerçekten çok iyidi.

 

cannes3

Ayrıca ertesi gün bir de azeri dans ve müzik gösterisi vardı. Bizim Sultans of the Dance tarzındaki bu gösteri de gerçekten çok güzeldi.

Cannes sürekli aktivitelerin olduğu bir yer bunlardan birisi de yine gezerken denk geldiğimizi Klasik otomobiller sergisi ve tekerleklerden yapılmış dev heykellerdi.

Cannes da yapılmayacak bir şey var cep telefonunuz cebinizdeyken denize girmeyin bunu gerçekten yapmayın. Ama yapılacak bir şey daha var sahildeki afrikalı teyzelere saçlarınızı ördürün mutlaka çok güzel örüyorlar. Bir de Pl Gambetta sokağı tren istasyonuna çok yakın güney tarafında
haftanın belirli günlerinde açılan antikadan meyve sebzeye kadar satış yapılan bir pazar var. bu pazara mutlaka uğrayın.

 

cannes4

cannes2

IMG_0583

 

3 Temmuz Nice

Trenle Cannes’dan Nice’e 45 dakika içinde varıyorsunuz. Çok şirin bir tren garı var gardan çıkar çıkmaz turist bilgi merkezi var buradan şehir haritası ve gidilecek yerler ile ilgili detaylı bilgi alabilirsiniz. Gardan çıkıp 200 m sola doğru ileledikten sonra üzerinde tramvaylarında gezdiği büyük Avenue Jean Meddecin bulvarına çıkıyorsunuz. Bu bölge Nice’in modern yüzü. Ünlü markalar ve alışveriş için sayısız alternatif bu bulvarda yer alıyor. Gittiğimizde bir de indirim zamanıydı. Çok sıkıntı çektik bu caddeden geçerken.

 

nice1

 

nice4

Bulvarın sonu gördüğüm en güzel meydanlardan biri olan Massena meydanına çıkıyor. Bu meydanda da gittiğimizde Nice Jazz festivali vardı. Büyük bir sahne kurulmuştu. Nice de bulunduğumuz süre zarfında çok güzel ücretsiz jazz konserleri dinleme şansımız oldu. Massena meydanı Nice’in modern yüzü ile tarihi yüzünü birbirinden ayırıyor.

Meydanı geçer geçmez merdivenlerden aşağıya indiğinizde harika evlerin bulunduğu dar sokaklara giriyorsunuz. Vieux Nice olarak adlandırılan bu bölgede dar sokaklar ilk önce gölge olduklarından harika bir serinlik ile sizi karşılıyor. Muhteşem dondurmacılar butik dükkanlar, kahveciler sokak müzisyenleri tam bir şenlik var bu tarafta. Nice’in girişindeki o alışveriş merkezi gibi bulvardan sonra burası gerçekten çok güzel hissettiriyor insana. Buradaki binalar, evler apartmanlar, panjurlar, panjurlardan sarkan rengarenk çiçekler ve sokak lambaları öyle güzel ki havaya bakarak hayran hayran geziyorsunuz bu sokakları. Vieux Nice’de dar sokakların açıldığı en güzel meydanlardan biri Place Rossetti meydanı. Bu meydanda 17. yüzyıldan kalma ve süslemeli kubbesiyle ünlü Cathédrale de Ste-Réparate görülmeye değer.

 

nice3

 

Bizim ailecek en sevdiğimiz ve en fazla zaman geçirdiğimiz yer ise bizim tabirimizle şato dediğimiz
Ecole spécialisée du Château hemen sahil kenarından bir asansör ile çıkılabilen bu çok yüksek park harika bir rekreasyon alanı. Çok yüksek olmasında rağmen içinde akan sular, çocuk parkı, büyük ağaçlar ile tam bir dinlenme alanı. Hem aşağıya göre biraz daha serin. Hemde eşsiz bir manzarası var özellikle sahil ve arkadaki marina bu tepeden muhteşem görünüyor. Marsilya da bildiğimiz petite train burada da var ve buraya kadar onunla da gelebilirsiniz. O kadar güzel ki tüm kreşler minik çocukları buraya gezmeye getiriyorlar. Mira Fransız çocuklarla pek anlaşamasa da en çok bu alanı ve buradaki çocuk parkını sevdi.

Şatodan inip biraz da sahilde dolaşalım dedimizde palmiyelerin sıralandığı Akdeniz kıyısındaki Promenade des Anglais’de (İngiliz Gezinti Yolu) yürümek çok güzel. Bu yol 1822’de İngiliz kolonisi tarafından deniz kıyısı ve Baie des Anges (Melekler Körfezi) boyunca gezinmek için yapılmış. Promenade des Anglais’nin popüler bir yer olmasından dolayı en güzel oteller de sahil boyunca ardı ardına sıralanmış burada. Nice’in hatta Cote d’Azur’un sembolü sayılan Hotel Negresco‘da yer alıyor.

Ayrıca sahil yolunun bir paralelinde Cours Saleya bulunmakta  Her gün meyve, sebze ve çiçeklerin satıldığı, yalnızca pazartesi günleri antikaların da bulunabildiği bir pazar kuruluyor burada. Etrafı restoranlar, kafeler, dondurmacılar, pastanelerle dolu. Buradan ayrılmak istemedim ben. Pazar alışverişine gelen Nicelileri izlemek, Nice’teki yaşam kültürünü azıcık da olsa anlamamıza yardımcı oldu.

 nice

 

 

………………… devamı gelecek………………

 



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir