Uludağ

Aslında bigünde Bursayı yazıcam detaylı nerelere gidilir, neler yenir napılır. Bozkırın ortasında yaşayan bir Bursa fanatiği olarak memleketimi tanıtmam lasım. Ama şimdilik Uludağ maceralarımısdan bahsedeyim.
Sevgili Uludağımız Türkiye’nin en güzide

kış sporları merkezidir. Kış ayları boyunca yerli ve yabancı turistlerle dolup taşar. Uludağ’ın genelde en yüksek diye bilinen ve Zirve olarak adlandırılan tepesi 2493 metredir. Ancak en yüksek tepesi Kara Tepe’dir ve yüksekliği 2543 metredir Yazın Uludağ’ın yaylası olan Kirazlı Yayla ve Sarı Alan mevkilerinde et mangal lokantaları ve piknik yerlerinde güzel bir gün geçirebilirsiniz. Bu bölgeler doğa yürüyüşleri veya çadır kampı için de uygundur. Bu kadar ansiklopedik bilgiden sonra sadede geleyim.

Efenim Uludaa gideceğimizden yaklaşık 2 hafta öncesinden başlayan yok giderdik, gidemezdik, iki çocukla (poyras paşa ve mira kuzu) çıkardık çıkamazdık, kar varmış yokmuş, aman zincirsiz çıkılmaz diye sonsuza ıraksayan tartışmalarımız Cumartesi günü sabah erken yola koyulmamızla nihayet son buldu. Gerçektende taa oteller mevkiine gelene kadar hiç kar görmedik. Otellere dönünce cort diye heryer karla kaplandı. Babam emekli olmadan yıllardır gelmediğimiz PTT kampımısa sonunda gelmiştik. Herşey çok güzel gidiyodu taa kii o garip tip gelene kadarrrr… Cümle beni buraya getirdi tabikki ” taa ki” diye bişey olmadı. Konuyu dağıttım yine.

Herşey çok güzel gitti. Hava, ortam, herkes süperdi. Ben yaklaşık 1,5 saat kadar kayarak diğer kayakçılara gerilimli saatler yaşşattım tabi. Ama neyseki kimseye ve kendime fazla bir zarar vermedim. Bide piste alırlarmı beni bilmem. EE tabi yıllardır kaymıyorum unutmuşum. 1 hafta boyunca gitmeyelim Bursada gezelim diyen kocişko Cumartesi günü 4 saatten fazla kayarak kendi perte çıkardı ve kuzuyla erkenden uyudu. Kocişin uyuması fırsat bilen Zelçukta gitti Poyrasla uyudu. Bisde damatlardan ve bebişlerden önceki çekirdek ailemis olarak bol bol sohbet ettik öslem giderdik.
Kusucumda dağı çok sevdi karlarda boğuştuk bol bol. Küçük bi kızak bulduk kaydık kızımla. Kızım Paşamısıda çok öslemiş, bir sevgiler, bir öpücükler, sarılmalar flan çocuğu eskitti resmen. Paşacıkta 5 ayı geçti artık oda kuzuyu tanıyo. 1 gecemisi dağda geçirdikten sonra bozkır yollarını tuttuk yine. 2 bebişle kazasız belasız süper bir tatil oldu hepimize…

Kuzuyla Singapur

 

Miradan önce gittiğimiz yerleri pek anlatamadan, mirayla beraber gittiğimiz yerleri anlatayım bari dedim. Evet sizi delimi kovaladı 1 yaşındaki bebekle taaa Singapurlara gittiniz diyebilirsiniz. Ama bir gaz bütün “yok olmaz yollamam valla, mirayı bırakın siz gidin” ısrarlarına göğüs gererek kendimizi Singapur Airlines uçağında
 

buluverdik. Tabi uçakta kocacıkta bende “naaptık ulan biz” diye içimizden geçirmiyo değildik ama birbirimize söylemiyorduk. Hele ben 5 saatten fazla uçamam diyen ben nası bir gazla bu kararı almıştım hiç bilmiyorum.

Neden Singapur dünyada başka yermi kalmadı sorusunun cevabı kocacığın görevi ve bizimde her zamanki gibi peşine takılmamızdı. Biz gezmeyi çok sevdiğimiz için Miranında bize ayak uydurmasını istiyorduk, onu bırakmaya niyetimiz yoktu. O yabancı turist bebeleri Caponyalardan bile buralara geliyordu, bisim bebemizin neyi eksikti, bu şekilde birbirimizi gaza getirerek gözümüzü kararttık.

İsmi lazım değil gıcık banka avans mil uygulamasını kaldırdığı için THY ile gidemedik. Singapur hava yolları ile gitmek zorunda kaldık. Hem 3 saat fazla uçtuk hemde gündüz gittik. Ama Singapur hava yollarındanda çok memnun kaldık. Yöresel kıyafet giyen hostesler çok saygılı, ilgili ve okadar uçtuk yüzleri sürekli gülüyordu. Gördüğüm en iyi hosteslerdi. Kuzucuk az cinnet az uyku az oyun derken yolculuğu atlattık. Yandaki avusturalyada oturan Arnavut kadının kızmı erkekmi anlayamadığımız ama neden sormakta çekindiğimiz 2.5 yaşındaki çocuğuyla baya bir anlaştılar. Ama kadın içler acısıydı, tek başına yolculuk yapıyordu ve çocuk bütün yol boyunca uyumayarak kadını talan etti.

kuzunun kankalardan bazıları:

Ve singapurdayız. Yol boyunca çok fazla uyumadığımız için baya bir yorgunduk. 6 saat farkıda kafa karışıklığı yaratmıştı. Baya bi Türkiye saatine göre yaşamaya kastım ama pek olmadı tabi. Havaalanından otele taksiyle gittik. Burada taksiler devlet elinde olduğu için çok ucuzmuş. Gerçektende öyle. Hava alanından dışarı çıktığınızda saunaya girmiş gibi bir hava sizi bekliyor, antalyadan beter. Ama her yer aşırı klimalı. Açık havayı bile soğutuyo birçok yer. Dışarda terle içerde üşü tam hasta olmalık. Kuzuyu giydir çıkar helak ettik.
Şehir içine ilerlerken sanki botanik bahçesine girmiş gibisiniz. Aşırı yeşil biryer. Tropikal enteresan ağaçlar çiçekler harika. Koskoca gökdelenler yeşil içine gizlenmiş gibi. Sokaklar çiçek kokuyor. Otelimiz Fort Canning lodge hem fiyatı hem yeri hemde odaları açısından çok güzeldi bence. Önünde Fort Canning Lodge parkı var. En ünlü caddesi olan Orchard roada çok yakın. Orchard road alışverişin dibine vurabileceğiniz bir yer. Her yer alışveriş merkezi, hepsini gezmek ay sürer. Tabi kuzudan ötürü çok az gezebildik. Çok az alışveriş yapabildim. Sadece bayanlar değil erkeklerde çıldırır. Elektronik mağazalarıda acayip. Türkiyeden uygun fiyatlara elektronik almanız mümkün. Nitekim biz bir lens ve ufacık el kamerası aldık. Kocacığın okadar elektronik mağazası gezme hayali kurduktan sonra çin mahallesinde ilk girdiği mağazadan bütün alışverişi yapmasıda enteresan oldu tabi. Ama satıcılar bu konuda çok usta elini verip kolunu kaptırabiliyosun. Sen tamam alıyorum demenle parayı karttan çekmeleri bir oluyor.
Singapur hayvanat bahçesi manyak biryer, dünyanın en büyük hayvanat bahçelerinden biriymiş. Maymunlar, papağanlar garip garip hayvanlar bir çok hayvan ortada. Mira çıldırdı, hangisine bakacağını şaşırdı. Tehlikeli olmayan bütün hayvanlar dokunulabiliyordu. Biz bile çıldırdık.

Singapur pek ortak kültürü olmayan ama içinde malay, hint ve çin kültürü ayrı besleyen sonradan kurulmuşbir İngiliz sömüreliğinden çıkmış bir yer. Aynı olarak Londranın ufağı gibi. Ortak dilleri ingilizce. Zenginlik paçalarından akıyo. Kadıköy kadar yer ülke olmuş orayı babamda yönetir. Avrupa gibi görünüyo ama doğu kültürü hakim tabiki. Doğunun insanları gerçekten çok sıcak. Bisim kuzuda çekik gözlüleri çok sevdi. Singapur çok rahat ve güvenilir biryer. Cezai yaptırımları çok olduğu için suç oranıda düşük. Anlatılcak çok şey var tabi ama kısaca özetlemek gerekirse Singapur Asia’s biggest playground. Adamlar her karelerini turistik açıdan değerlendirmişler, hayvanat bahçesi, kuş parkı, Sentosa oyun adası, alışveriş caddeleri… her metrekare aksiyon, mimari süper, 14 saat gözüm yer giderim ulen derseniz kaçırmayın mutlaka görün derim. Kuzucuk hiç bir şey hatırlamayacak ama biz iyki gitmişiz ve kuzuyuda götürmüşüz.

Sentosa adası Disneyland gibi biryer, hem çocuklara hem büyüklere aktivite çok. Ben daha çok şey bekliyordum ama çok beğenmedim. Akvaryum fena değildi ama londradaki akvaryum çok çok daha güzel. Sentosa adasında yunus ve fok şovu ve teleferik iyki yaptık dedirtti bize.


Bu arada bizim bebek arabası olayı pek sevmeyen tiplerden. Araba yanımızda belki biner ümidiyle taşıdığımız birşey. E artık ağırlaştıkça kucakta zor oluyor. Bende gitmeden biraz araştırdım. Sırtta taşıma ürünü arıyodum hep. Sonra Ergo Baby yi farkettim. Biraz pahalı aslında ama Singapurda verdiğmiz paraya değdi. 4 yaşına kadar kullanılabiliyor. Sırt, yan ve önde taşınabilyor. Bizimkisi sırta bayıldı. Ee çok eskilerden beridir köy yerlerindeki tezeler işlerini biliolar tabe.

Zeytinli rock fest


Kuzucumla ilk tatilimiz için hazırlıklarımızı yaptık. Arkadaşlarımızla beraber Zeytinli Rock Festivali orijinli tatilimize hazırdık. Önce Bursada 1-2 gün kalmak suretiyle sonradanda Zeytinliye geçtik. Orada toplam 9 kişi Miracımla beraber 9,5 olduk. Kaldığımız otel bir facia olsada biz kalabalık olduğumuz için biryere kadar önemsememeye çalıştık. Kuzucumla ilk tatilimiz nasıl olur diye hep düşünürdüm. Ben tatilden hiç umutlu değildim. Hatta kendimi Mira için feda etmeye hazırdım.
Tatil yapıcam dinlenicem diye bir ümidim yoktu. Otel nekadar berbat olsada tam Miraya göreydi. Heryer çocuk, park, deniz, yeşillik alanlar, ağaçlar. Tatilde en çok eğlenen Mira oldu. Denizede bayıldı, denizde bol bol oynadı. O eğlendikçe biz daha çok eğlendik. Tek sıkıntımız emekleyememek oldu. Yerler çok pis olduğu için emekleyemeyen kuzu çıldırdı. Ama bu sorunumuzuda sonradan keşfettiğimiz oyun odasında giderdik çok şükür.



Sonra konserler başladı. Kızım ilk Rock Festivaline 10 aylıkken katıldı. Bir sürü müzisyenle tanıştı. Helldoradoyla sohbet etti. Uykusunda olsada bir sürü konser dinledi. MFÖ yle beraber sabaha kadar deniz kenarında hafif bi meltem esintisinde uyudu.



Yani başlarda biraz sıkıntılı olsada kuzuyla ilk tatil sınavımızı gayet başarlı atlattık. Sivrisineklerden, hastalıklardan, ağıza atılan toprak, taş, kum vs şeylerden ve güneşten bebişkomuzu koruduk. Sanırım anne ve baba olma yolundaki çabalarımız fena gitmiyor. Bizim gibi gitmeyin ısrarlarını dinelmeyip 10 aylık bebekle rock festivaline giden zirzop anne babada yoktur heralde. Rock forever… Foto makinemizin şarjı otelin azizliğine uğrayıp bozulduğundan dolatı fotoğrafta çekemedim çok fazla. Hemen şarj bitti.

Burdan tatilde maddi ve manevi emeği geçen tatil ekibimis Cedda, Çoşkun, İbo, Zeyno, Gizemcik, Metin ve Esrayı da anmadan geçemicem. Canlar seneye nerdeyiz?