Londraya geleli 1 ayı geçti. 50 m2 2+1 kutu evimiz artık bize baya saray gibi geniş gelmeye başladı bile. Burada hayat fena değil özlemek dışında güzel bile denebilir:) Şaşırdığınız bir çok şey olsada biyerden sonra artık kanıksamaya başlıyosunuz, turistlikten çıkıp buradan biri oluveriyosunuz. Trafiğin sağdan akmasına, prizlerin saçma sapan bir tipte olmasına, hergün postacının kapı deliğinden 3-5 posta atmasına aldırmıyosunuz. Biraz burdan örnekler vereyim:
– Burada en çok yağmur çamuru tınlamıyoruz sanırım. Herkes yağmurda bile sporunu ihmal etmezken biz niye evde duralım. Kötü hava yoktur, kötü kıyafet vardır felesefesiyle tüm kıyafetlerimiz buraya uyarladık. Kuzucuk çamur banyosu yapsa bile yine ıslanmıyo artık:)
-İnsanlar heryerde sıra olabiliyorlar upuzun kuyruklar görebilirsiniz heryerde. İtiş kakış ve birbirinin üzerine çıkma, kaynak olayı yok (bize çok garip geliyo dimi:)
– İş saatlerinde metrolar deli kalabalık oluyor. Ama yinede elinde çocuk olan veya hamile olanlara mutlaka yer veriyorlar. Hamile olanlar “baby on board” rozeti takıyorlar.
-Burada çok kapı kilitlenmiyor sanırım yada bizim muhitte. Üst komşumuz Patrick bizi hiç tanımadığı halde tavandan gelen akıntıyı tesisatçılara göstermek için anahtarı 2 gün bize verdi ve istersen kilitle dedi.
– Burada herkesi çocuğu var. En az 2 çocuğu.
– Enteresan bir giyim tarzı var burada. Biz bereler atkılar çizmeler dışarı çıkarken, o soğukta çorap giymeden parmak arası terlikle dolaşan birçok kişi oluyor. Hani bizde Ankaranın soğuğundan geldik nebilim hava soğuk yani. Kısım bu soğukta çorapsız çocuğun olmaz diyesim geliyor herkese:))
-En pahalı ülkelerden biri olmasına rağmen eğer pound kazanıyorsan İngiltere’de alım gücün Türkiye kine göre daha yüksek. (1 pound 1 tl mantığıyla tabi). Ama turistsen çok pahalı. Aldığın şeyi sürekli tl ye çeviriyosan hiç alışveriş yapamıyosun.
-Burada insanlar halen mektupla haberleşiyorlar, herşeyi “mail” olarak gönderiyorlar (e-mail kullanmıyorlar)). Prosedürler çok fazla olduğu için bence sistem çok yavaş işliyo. Bazı şeyler Türkiye ‘de daha pratik. Msla internet bağlatma, banka hesabı açtırma, hatta ev kiralama…1 ay önce akan tavanı halen onaramadılar daha.
Günlerimiz rutinleşmeye başladı bile. Kuzucuk okuluna alıştı diyebilirim. 12 ye kadar okulda olması çok fazla yetmesede öğleden sonrasını çalışmadığım zamanlarda ben doldurmaya çalışıyorum. TV siz hayatın getirilerinden birimi desem, kuzu kendini resme verdi. Deli gibi resim çiziyo, her gördüğü izlediği gittiği herşeyi çiziyo. 3 haftadır okula gitmesine rağmen bir kısım ingilizce anlamaya başladı, hatta bildiği kelimeleri yarı ingilizce yarı türkçe cümle içinde kullanıyor. Burada kütüphaneler çok güzel bir fırsat bizim için. Bol bol kütüphanelere gidiyoruz.
Kuzunun çalışmalarından:
Günlük hayat